Yeni Bir Şarkı (La Musica Deuxieme)

Marguerite Duras’ın uzun bir evlilikten sonra ayrılan bir çiftin 4 yıl sonra buluşması ve yaşadıklarını gözden geçirmelerini konu edinen bu modern klasikler arasına giren oyun “kadın özgürleşme hareketinin” güçlü izlerini taşıyor.

Çevirmen: Murat Erşen

Yöneten: Kemal Aydoğan

Sahne Tasarımı: Bengi Günay

Işık Tasarımı: İrfan Varlı

Kostüm Tasarımı: Gamze Saraçoğlu

Afiş ve Video Tasarımı: Burak Günay, Cansu Köksal

Yönetmen Asistanı : Sinem Kurt

Oynayanlar

Melis Birkan

Caner Cindoruk

Süre: Tek perde 70′

+12

BASINDA ÇIKANLAR

13.2.2020 – Perşembe
Murat Sevinç – www.gazeteduvar.com.tr

https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/02/13/arzu-ya-tumuyle-hatirlanir-ya-tumuyle-unutulur/

13.11.2019 – Çarşamba
Şalom Gazetesi – Erdoğan Mitrani

http://www.salom.com.tr/haber-112510-versus_tiyatronun_yeni_oyunu_lampedusa.html

27.10.2019 – Pazar
Yaşam Kaya -tiyatronline.com

 

http://tiyatronline.com//moda-sahnesi_-yeni-bir-sarki–11816#.XbXUhJgzNxA.twitter

6.10.2019 – Pazar
Gülşah Elikbank – Cumhuriyet Pazar

YENİ BİR ŞARKI GEREK BİZE

Moda Sahnesi’ nde Kemal Aydoğan yönetmenliğinde Melis Birkan ve Caner Cindoruk’ un insanı aşkın şiddetinin içine sürükleyen oyunculuklarıyla gözümüzü kırpmadan izlediğimiz Yeni Bir Şarkı adlı oyunun galasındaydım. Oyundan sonra aşkın anlaşılmaz gözüken doğasına dair epey kafa yordum doğrusu. Acaba aşk, Rilke’ nin dediği gibi, iki yalnızlığın birbirine dokunması, birbirini koruması ve selamlaması mıdır? Bence hem evet, hem hayır… Çünkü yalnızlığınızı doldursun diye biriyle birlikte olmak başkadır, birlikteyken artık yalnız hissetmemeniz başka. Erich Fromm, yalnız kalmayı başaramayan bireyin, yaşadığı duygunun gerçek aşk olamayacağını söylüyor. İnsanın kendisiyle zaman geçirmeyi öğrenmesi, dahası bundan keyif almayı bilmesi gerek. Ben olmadan biz olunmuyor kısaca.

Oyunda, eskiden evli iki kişinin yıllar sonra yeniden karşılaşması anlatılıyordu. Geçmiş aslında hiçbir zaman tam olarak geçmemiştir. Bunu düşündüm oyun boyunca. Yaşanan her şey, söylenen her söz belleğimizde yer alır ve bizi başka birine dönüştürür. Bazen bu sizi daha cesur bazen daha ürkek yapar. Bazen de severken ayrılmayı ölüm gibi hissetmenize neden olur, artık nefes alamazsınız ve bunu bir tek siz bilirsiniz. Kocaman bir yalnızlığın içinde… Oyun zihnimtde birçok yere dokundu dersem yalan olur çünkü ben aşkın iyileştiren gücüne inanıyorum, yıkıcı yanını kabul etmiyorum; aşk böyle olmamalı. Fakat duygular doğru tanımlanmayınca bu marazi duygular aşk sanılıyor. İşte o zaman aşkı hastalık olarak tanımlayan filozoflar haklı çıkıyor.

 

Oyunda en sevdiğim repliğe gelince: “Evet, zaman kaybedilen bir şeydir ama ikinci kez kaybetmeye gerek yok…” Evlilik kadar boşanmak da doğal bir süreç. Başlayan her şey bitebilir fakat bu bitişten nasıl en az yara alarak çıkacağız, asıl mesele bu. Oyunda ayrılığı bir türlü kabullenemeyen erkeğin, kadını nasıl bir azabın içine hapsettiğini izliyoruz.

 

SADAKAT YOK AMA HERKES BAĞLI!

 

Hep söylerim, vaktinde tutulmayan her matem yüreğinize geri döner. Bitişleri de derin bir sancıyla hissetmek, o acıyı yaşamak, gözyaşı dökmek son derece gerekli. Bunlardan sonra geliyor çünkü kabullenme, yeni yaşama başlama arzusu.

 

Yaşamda bir amacı olmayan insan, bu amacı bir insana yükleyebilir. İşte tehlike çanları da o zaman çalmaya başlar. İnsanın bir başkası tarafından sevildiğinin farkına varması sevindirici olabileceği gibi birden korkutabilir de. Neden sevildiğinden emin olmayınca hak etmediği bir şeye sahip olmuş gibi hissediyor insan kendini, diyor Alain de Botton. Kendini tanımayan insan, bir başkasının onu neden sevebileceğini nasıl ayırt etsin ki? Kendini sevemeyen bir insan başka bir insanın sevgisin ancak tehdit olarak algılayabilir. Ya da o sevginin yokluğunu dünyanın sonu olarak görebilir. Günümüzde bir türlü sonlandırılamayan birliktelikler bize bunu gösteriyor. Kimse birbirine bağlı değil, sadakat yok artık ama herkes birbirine bağımlı! Çünkü diğeri olmadan kendi varlığını anlamlandıramıyor.

 

Değişim sanatla başlar, diyoruz hep. Farkındalıklar da öyle. İnsan bazen sadece bir tiyatro oyunu izlediğini sanırken, kendi hayatını sahnede tüm çıplaklığıyla görebilir ve birden kalbi sıkışabilir. Ama gerçek dönüşüm de o zaman başlar işte…

4.10.2019 – Cuma
http://www.sanatatak.com – Sema Elcim

http://www.sanatatak.com/view/bosanmadan-onceki-son-gece-yeni-bir-sarki

28.9.2019 – Cumartesi
www.gazeteduvar.com.tr – Tuğçe Isıyel

https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2019/09/28/arzu-kovalamaca-oyunu/

25.9.2019 – Çarşamba
http://www.agos.com.tr – İlayda Öncü

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/22953/ayriligin-ardindan-yeni-bir-sarki

21.9.2019 – Cumartesi
Özlem Ülkü – milliyet.com.tr

 

http://www.milliyet.com.tr/amp/cumartesi/her-sey-sorgulamayla-basliyor-6037172

http://www.ranini.tv/ozel/5257/1/butun-cilginlar-sever-beni-tek-perdelik-kiskanclik-trajikomedisi